Tam adı Otizm Spektrum Bozukluğu olan otizm, doğuştan gelen veya yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan, kişinin çevresiyle sözel ve sözel olmayan biçimde uygun ilişki kuramaması olarak ifade edebileceğimiz, günümüzde rastlanan en yaygın nörolojik bozukluktur.
Tüm ırklarda veya etnik gruplarda görülebileceği gibi, ailenin gelir durumu, yaşam biçimi, sosyal statüsü ve eğitim düzeyiyle herhangi bir bağı da bulunmamaktadır.
Otizmin nedeni tam olarak bilinememekle beraber kalıtsal olduğu düşünülmektedir. Ancak buna yol açan gen ya da genler henüz bulunamamıştır.
Erkeklerde, kızlara oranla daha erken tanı alınmaktadır. Bu tanıyı alanların dış görünümleri diğer çocuklardan farklı değildir; ancak davranışları farklıdır.
Otizm tek bir belirtiden çok, bir dizi belirti ile fark edilir. Ana özellikleri sosyal etkileşim ve iletişim bozukluklarıyla, sınırlı ilgi ve yineleyici davranışlardır.
Amerikan Psikiyatri Birliği, ses kullanımı ve göz temasında sıra dışılık, jest ve mimik kullanımı ile zevk, başarı ya da ilgi paylaşımında sınırlılık, yaşa uygun akran ilişkileri geliştirememe, sosyal-duygusal davranışlarda sınırlılık, dil gelişiminde gecikme, karşılıklı konuşmada zorluk, yinelenen dil kullanımı, gelişimsel düzeye uygun olmayan oyunlar, sınırlı alanda yoğun ve sıra dışı ilgilere sahip olma, belli düzen ve rutinlere ilişkin aşırı ısrarcılık, yinelenen davranışlar, nesnelerle ilgili sıra dışı ilgi ve takıntılar gibi belirtilerden en az yarısına sahip olunması durumunda otizm tanısı konabileceğini kabul etmiştir.
Bu tanıyı almış bebekler, sosyal uyaranlara daha az dikkat eder, başkalarına daha az bakar ve gülümser, kendi adlarına çok az tepki verir. Otizmli çocuklar çok az göz teması kurar, başkalarına yaklaşmak, duygulara karşılık vermek, taklit etmek, konuşmadan iletişim kurmak veya sıra ile bir şeyler yapmak gibi sosyal kavrayışları daha az sergilerler; ancak kendileriyle sürekli ilgilenen kişi ile bağ kurarlar. Yaygın inanışın aksine, yalnız kalmayı tercih etmezler; ne kadar yalnız olduklarını arkadaşlarının sayısı değil, arkadaşlıklarının kalitesi belirler. Üçte biri ile yarısı arasında bir kısmı, gündelik iletişim gereksinimlerini karşılayacak kadar doğal konuşma becerisi geliştiremez. Daha az istekte bulunurlar, çoğunlukla başkalarının sözlerini tekrar ederler. Mesela, işaret edilen nesne yerine, işaret eden ele bakabilirler. El çırpma, kafa ve vücut sallama gibi amaçsız görünen hareketler, nesneleri belirli biz düzende dizmek, değişikliklere direnç göstermek, aynı yemekleri yemek, aynı giysileri giymek, dönen nesnelere karşı aşırı ilgi gibi yineleyici ve sınırlı birçok davranış sergileyebilirler.
Belirtileri bazı ruh hastalıklarını çağrıştırsa da otizm bir ruh hastalığı değildir. Otizm tanılı kişilerin çoğunda, farklı düzeylerde gelişim geriliği görülür. Ancak %10’luk bir bölümünde, çok güçlü bellek, müzik yeteneği vb. üstün özelliklere de rastlanır.
Otizm tedavisinde erken teşhis ve tedavi büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla, davranışsal eğitim ile konuşma ve motor yetenekleri artırmaya yönelik özel terapiler uygulanır. Tedavinin amacı otizmli bireyin sosyal ve bireysel yeteneklerini geliştirmektir. Erken tanı konmuş ve tedavi edilmiş bazı yetişkin otizmliler çalışabilir ve kendi kendilerine yaşayabilirler.
Otizm yaşam boyu süren bir durum olmasına ve tam bir iyileşmenin günümüz bilgilerine göre mümkün görülmemesine rağmen, erken çocuklu döneminde yoğun eğitim alan çocuklarda olumlu belirgin değişikliklerin olduğu ve %70’e varan düzelmelerin elde edildiği çeşitli araştırmalarla gösterilmiştir.